x


x
x
Aklımdaki Ocak!

Bazen bir kurumla ilgili düşüncelerimiz, yaşadıklarımızdan çok, duyduklarımızdan da beslenir. Benim için Ülkü Ocakları tam da böyle bir alandı. Lise yıllarımda, üniversite dönemimde ve hatta yakın çevremde oluşan olumsuz imaj, zihnimde ‘mesafeli’ bir duruşa dönüşmüştü. Uzun yıllar boyunca Ülkü Ocakları benim için belli kalıplarla anılan, zihnimde tek bir renge boyanmış bir yapıydı.

19 Mayıs’ta, Bursa’da Ülkü Ocakları’nın yeni hizmet binasının açılışına katıldığımda yanımda götürdüğüm tek şey işte bu önyargılardı. Fakat o gün, bu kalıpların yerle bir olduğunu görmek, hem şaşırtıcı hem de insani olarak ilginç bir deneyimdi.

Çünkü  o gün yaşadıklarım, dinlediklerim ve gördüklerim, içimdeki kalıplarla çarpıştı. Ahmet Yiğit Yıldırım’ın hitabeti, saygılı ve beyefendi duruşu; konuşurken sergilediği nezaket, samimiyet ve vizyon… Sadece sözleriyle değil, haliyle de etkileyiciydi. Aynı çizgideki duruş, törene katılan diğer isimlerde de açıkça gözlemlenebiliyordu. Sakin, ölçülü ve içten bir atmosfer hâkimdi.

Kafamda yer edinen ‘vuran, kıran, dağıtan, zorba’ imajının çok ötesinde bir ortam vardı. Gençlerin abartılı ritüellerini görmezden geliyorum çünkü gençlik ateşi tam da böyle bir şey. 

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım konuşmasında teknoloji kulüplerinden, uzaktan eğitim merkezlerinden, insansız hava araçlarından ve liselere-universitelere yönelik akademik desteklerden bahsettiğinde bir anda zihnimdeki o eski imaj çatırdamaya başladı. “Ülkü” kelimesinin içine bilim, eğitim ve teknoloji eklenmişti. Geçmişle bağı koparmadan geleceği kurma çabası vardı. Ve bu çok ortam bağlamında bana oldukça şaşırtıcı geldi diyebilirim. 

Gelecek seçimleri değil, gelecek nesilleri düşünüyoruz,” diyordu Ahmet Yiğit Yıldırım. Ve görüyorum ki bu düşünce sadece bir slogan değil, hayata geçirilmiş projelerle desteklenen bir ideal.

Bir milletin geleceğe dair en büyük hazinesi gençliğidir,” diyordu Ahmet Bey. Bunu söyleyen biri için mesele sadece ideolojik bir yönlendirme değil, aynı zamanda somut bir gelecek tasarımıydı. Onun hitabet gücü, saygılı ve beyefendi duruşu, konuklara ve gazetecilere olan yaklaşımı, o gün orada bulunan herkeste olduğu gibi bende de güçlü bir etki bıraktı.

O etkileyici tablo yalnızca Genel Başkan’la sınırlı değildi. Açılışta konuşan Ülkü Ocakları Bursa İl Başkanı Nurtaç Usta’nın sözleri, bu değişimin teoride kalmadığını gösterir nitelikteydi. “Ülkü Ocakları sadece bir teşkilat değil; milletimizin ruh köküne bağlı, tarih şuuru taşıyan, ilimle donanmış bir neslin yetişme yeridir,” diyordu. Üstelik bunu bir eğitimci kimliğiyle söylüyordu. Bu ifade benim gibi önyargı taşıyan biri için fazlasıyla açıklayıcıydı. Bir eğitimciden bunları duymak ve önyargılarla geldiğim bu ocağın bir eğitimci tarafından idare edilmesi güven veren bir diğer unsurdu. Çünkü benim için eğitim en temel gereksinimlerden biridir. 

Yine davete katılan MHP İl Başkanı Muhammet Tekin’in “Ocak var, yemek pişer. Ocak var, insan pişer” sözü ise bu yapının sadece bilgi aktaran değil, aynı zamanda karakter inşa eden bir yer olduğuna işaret ediyordu. Bu Ülkü Ocakları’na dair, benim daha önce hiç temas etmediğim bir yöndü.

MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, çağın getirdiği kimliksizleştirme, inançsızlık ve kültürel yabancılaşma tehditlerine dikkat çekerek Ülkü Ocakları’nı “gözbebeğimiz” olarak tanımladı. Bu da demek oluyordu ki; ocak yalnızca bir gençlik kurumu değil, aynı zamanda kültürel bir direnç hattıydı. 

Kimi zaman gençlik üzerine çok konuşulur ama az çalışılır. Görünen o ki Ülkü Ocakları bu boşluğu doldurmak üzere ciddi bir mesai içinde. Ocağın bugünkü sıcaklığı, belki de yarının bilim insanlarını, öğretmenlerini, mühendislerini ısıtacak. 

Bütün bu duygu karmaşası ve zihnimdeki çatışmanın yanı sıra benim için belki de en önemlisi şu oldu: Bunca yıl zihin dünyamda var olan ‘Ülkü Ocakları’ ile 19 Mayıs’ta tanıştığım Ülkü Ocakları arasında bir uçurum vardı. Bu uçurumun nedeni yalnızca önyargılar mıydı, yoksa şimdiye kadar hiç bu kadar saf, temiz, vizyoner bir iletişime denk gelmemiş olmam mı? Bilemiyorum. Ama o gün, o çatı altında; bu sorunun cevabını değilse de, yeni bir sorunun doğduğunu gördüm: Acaba başka hangi yapılar, sadece anlatılamadığı için yanlış anlaşılıyor?

Ve evet, ben de samimiyetle söylüyorum: Bu imaj değişimini görmek, anlatım biçimiyle tanışmak, nezaketi ve vizyonu bir arada görmek… Tüm bunlar için hem Ahmet Bey’e hem Nurtaç Bey’e teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Bazı duvarlar bir anda değil, bir duruşla yıkılır. Ben o gün bu duruşa şahit oldum..

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (0 Yorum)
Yorum Sıralaması:
Ekonomi Spor Magazin Bursa Kültür-Sanat Sağlık Gündem Bilim - Teknoloji Siyaset
Anasayfa Kategoriler #
ÜYE VE KÖŞE YAZARI GİRİŞİ
GİRİŞ BAŞARILI YÖNLENDİRİLİYOR
GİRİŞ BAŞARISIZ !