Geri

Sesimi duyan var mı!

00:08:58 | 2023-08-17
ERKAN ŞEN
ERKAN ŞEN     

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin üstünden 24 yıl geçmiş. TV ve radyolarda paylaşılan, “Sesimi duyan var mı?” haykırışı hala kulaklardadır.

Çok insanın hayatı darmaduman oldu bu felaket sonrası. Allah’ın dediği olur elbette… Peki, o çürük binaları yaparak günahları pay eden yaratıklar…

O para heveslisi kirli karakterler 6 Şubat 2023 tarihinde de çıktı karşımıza...

Saat 03.02'de merkez üssü Gölcük olan ve 45 saniye kadar süren 7.4 büyüklüğündeki depremle yıkılan nice hayaller…

17 bin 840 kişi arasından kurtulan Ali Murat Duygun’un vefat etmeden önce sosyal medya hesabından paylaştığı bir yazıyı aktaracağım bugün sizlere.

Yalova’da bir enkaz altında bırakmıştı o her şeyini…

Öyle derin acıları vardı ki onun… Gözleri çok farklı bakar, en ufak şeylerden bile mutlu olurdu. Bir Urfalı sertliği de vardı ama!..

Ailesinden geriye kalan tek insan, hayata bağlanma nedeni olan kızı Büşra, Resim Öğretmeni olmuş ve sanki bütün dertler bitmişti.

“Emekliliğim geldi artık. Oturduğum sitenin yöneticisi olursam, her yere ağaç dikeceğim” demesi ise hala kulaklarımda…

2018’in Ekim ayında geçirdiği felçle hayata olan direnişini kaybetmişti. Güçlü bir adamdı o! Sert bir darbe yemişti onurlu duruşu ve doktorların Kasım 2018’de koyduğu teşhis: Beyin tümörü.
Büyük felaketin ardından onu hayata bağlayan doktorların elinden bir şey gelmiyordu artık.

..Ve 7 Şubat 2019’da İstanbul’da hayata gözlerini yummuştu:
48 yaşında.


Ölmeden aylar önce sosyal medya hesabından, 17 Ağustos depremini şu cümlelerle aktarmıştı:

“Enkaz altından kurtarılmış ve Bursa Vatan Hastanesi’nde ameliyata alınmıştım. Düşünüyordum o kâbus dolu geceyi… Enkazdan çıkmadan önce kızım Büşra ve kuzeni Esra’nın kurtarılması için saatlerce mücadele etmiştim. Eşim yanı başımda vefat etmiş, küçük oğlumuzu emzirirken. 1 yaşındaydı daha annesinin kucağında ölümle tanışan oğlum da… 3 yaşındaki kızım Nuray her gece korkudan yanımıza gelir bizimle uyurdu. O da ölmüş, ayaklarımızın dibindeydi. Maalesef onu da kaybetmiştim. Enkazın altındaydım ve en sevdiklerim paramparça olmuştu yanımda. Ne yapacağımı bilmeyerek sadece dua ettim. Kurtarılmayı bekledim ve herkese seslendim. Kızım Büşra’nın sesi vardı sadece yıkılan yuvamın altında; başka ses alamadım. Yaralı olarak vatandaşlar tarafından kurtarıldım. Devlet hastanesine götürülürken anladım nasıl bir felaketin tanığı olduğumu. Bir ambulansta 4-5 kişi vardı. Her yer kan revan… Bursa’ya sevk ettiler bizi. O sıralarda kızım Büşra da Bursa Devlet Hastanesi’ne kaldırılmış… Haber alamıyorum ondan! Ailemden kalan tek bireydi ve izini kaybetmiştim. Yoktu!.. Onu aramaya mecalim kalmamıştı ki! Paramparçaydı çünkü bedenim. 3 gün sonra bulduk onu; yanıma getirdiler… Böbreğim susuz kaldığından beni ve kızımı Uludağ Üniversitesi’ne sevk etmişlerdi. Ortopedi bölümünde tedavi altına alındık. Ölüp ölüp dirildim ayağımı keseceklerini duyduğumda. Bana bilgi vermiyorlardı ve Eylül ayında ameliyata alındım. Ameliyat esnasında şiddetli artçılar devam etmekteydi ve Kemal hocam, o büyük doktor. Elimi tutarak kulağıma fısıldadı: 'Ölürsek beraber ölürüz, bana güven.' Ameliyattan 4 gün sonra sargılarımı açtılar. Odadaki bütün doktorlar ağlıyor ve 'Kurtuldun' diyerek boynuma sarılıyorlardı. Ayağımı grefleyerek kurtarmışlardı. ‘Ya et diğer parçayı kabul etmez, tutmazsa’ korkusu varmış. Ayağım kesilmekten kurtulmuştu. Diyalize de 2 buçuk hafta kadar girdim ve kefeni yırttım. Hayattaydım ancak eşim ve 2 çocuğumu artık göremeyecektim. Kızımla yeniden hayata tutundum. Baba kız öyle mücadeleler verdik ki… Anlatılamaz bu! O çürük binaları yaparak binlerce insanın ölümüne neden olan şahısları her gece düşündüm. Ailemi çalan o kişileri, binlerce insanın canını bir avuç parayla değişenleri Allah’a havale ettim ben.”


ETİKET :  


Tüm ERKAN ŞEN Yazıları

Sesimi duyan var mı!

Aylin